29 Nisan 2014 Salı

MAVİŞ, PUDRA, NARİN VE KIRÇIL

              Onunla ilk karşılaştığımız gün, tahminen birinci yaşından henüz çıkmış, zayıf ve çelimsizdi. Bir gözü nedenini bilmediğimiz bir görme kusuruna sahipti. Kendine yaklaştırmıyor fakat hırçınca bir tepki de göstermiyordu. O ve onun gibi bir iki kedi daha, kışın soğuk günlerinde hem barınmak ve hem de kendilerine sunulan mamalardan yemek için gün içinde sık sık balkonumuza sıçrar, geceleri de kendileri için düzenlediğimiz kedi evinin içinde ve gözden çıkardığımız eski telefon koltuğunun üzerinde geceyi geçirirlerdi. Durum böyle olunca bizim kedimiz "bayan palabıyık P." balkona çıkamıyor, onları görünce hırlaşıyor ve pencere arkasından mırıldanıp, tıslayarak bağırıyor olmuştu. Kış aylarında bu sebeple balkonu kendine yasak etmişti. Günler böyle geçerken daha önce balkona koyduğumuz koltuğun üzerinde geceleyen bu siyah ve çelimsiz kedinin, gece boyunca kedi evinde konakladığını ve hiç dışarı çıkmadığını fark ettik. Evin tavanı çökmüş, damı tabana yapışmıştı sanki. Fakat içinde yaşamaya ve nefes almaya uygun bir haldeydi. Bundan tam olarak yedi hafta önceydi, durumdan meraklanıp ve hatta kuşkulanıp evin içinde ne oluyor diye baktığımızda, karanlıktan gözle seçilemeyen kıpır kıpır karaltılar olduğunu görünce el yordamıyla yoklamaya çalıştık, evin ağzını daha da aralayarak içinde ne olduğuna baktığımızda; siyah kedi ve onun  karnının altında kapkara, iki tanesi bir avuca sığacak büyüklükte dört yavrusu olduğunu gördük. "Daha kendin yavrusun be güzel kedi(!)" dedik. Demek bu sebeple ev sadece onlarındı ve başka hiçbir kedi eve yaklaşmıyordu. Veteriner hekime durumu anlatttık, "herhangi bir müdahalede bulunmak gerekiyor mu, ne yapmalı" diye sorduğumuzda, veteriner hekim: "Anne kediye süt yapıcı mama verin, suyunu da eksik etmeyin, gerisini kendisi halleder" dedi. Öyle de yaptık, hatta annenin ve emzirdiği yavrularının rahatı bozulmasın diye mamalarını evin içine annenin rahatça yiyebileceği yere koyduk, deyim yerindeyse ağzına besledik. Dört-beş hafta sonra yavrular evden dışarı çıkmaya, ayakta durmaya ve yavaş yavaş titrek adımlarla yürümeye başladılar. Kâh eve girerek, kâh evden çıkarak geçen bir haftadan sonra, şimdi yedi haftalık oldular. Epeyce de büyüdüler. Çok sağlıklılar. Hepsi de biribirinden ayrılan özellikleri olmasına rağmen ilk bakışta ayırt edilemeyecek kadar benzerler ve hepsi de kapkaralar. Yavrulardan ikisi birbiri ile oynamayı, diğeri sürekli annesiyle dalaşmayı ve yaramazlığı, bir diğeri de tek başına etrafı keşfetmekle meşgul. Farklı karakterde kediler. Kedilerin ortak özellik sergiledikleri noktalar olduğunu, bir kedi sahibi olmak nedeniyle gözlemleyerek daha iyi anladım. Genlerinden gelen ve de  içgüdüsel olan davranışlar, yetişkin kedimiz ile yeni doğmuş olanlarda da aynı özellik olarak göze çarpıyordu. İlk defa bir kedi ailesi gözlemliyordum. Annelerinin memelerini çekiştirmelerinden, koynunda yatışlarına, kuyruğuyla oynayışlarına, mamalarının etrafında patilerini  süpürür biçimde yere sürtmelerine kadar herşeyleri diğer kedilerden farksızdı ama, uzun süreli olarak izleyerek görmek eğlenceli ve öğreticiydi. Anne yavrularından daima daha yükseğe oturuyor, etrafı gözlemlerken de yavrular özgürce oynuyorlardı. İlk yaptıkları şey yaşadıkları ortamı keşfetmek ve tanımak oluyordu. Mamasını ve suyunu değiştirmek için balkona girdiğimizde ((ki orası onların evi artık o yüzden giriyoruz yani balkona çıkmıyoruz:)) hemen yavrularının yanına geliyor onları korumaya alıyor ve biz de işmizi yapıyorduk. Kim daha çok ilgilendiyse ve (zamanında mamasını ağzına) beslediyse yavrular da kendilerine yaklaşma konusunda sadece o kişiye karşı güven duyuyor ve hoşgörü gösteriyordu. Bu kişi de genellikle S.... olduğundan ondan korkmuyorlardı. Herhangi bir ses olduğunda, anne eğer sokaktaysa derhal balkona sıçrıyor ve kendini kedilerinin önüne atarak boy gösteriyordu. Balkona sıçrama becerisini de bir-iki kedi dışında başarabilen yoktu. Çünkü ikinci kat seviyesine yakın olan balkonun, bahçe duvarı demirlerinin üzerinden iki metrelik yüksekliğe atlayarak bunu başarmak her babakedinin (!) harcı olmasa gerekti! Artık büyüyorlardı ve büyüdüler. Anneleri iki aylık olunca onları bırakacaktı. Baba işin başıdan beri ortalarda yoktu. Erkek kediler, dişi  kedileri dölleyip bırakıyorladı. Yavruların hayatından anne sorumlu idi. Büyük kedilerden en önemli farkı buydu. Besleyip büyütmek, avlanmak, korumak, yedirip, içirmek anneye aitti. Kedi babası olmak en sorumsuz işlerden biriydi belki de.
             Anne terk edene kadar bekleyip, yavrularımızı, sokağa, yani bahçenin uygun bir yerine bırakmak gerekecek. Hatta, Anne terk etmeden önce bırakıp anneleriyle birlikte sokağa uyum sağlamalarını, bundan sonra yaşayacakları ortama alışmaları açısından daha doğru olacaktı. Zaten onları daha fazla tutamayacağımızı anlamaya başladık. Annenin arkasından atlamak ister gibi, balkon korkuluklarının üzerine çıkıp mesafeyi ölçüyorlar. Gün gelecek atlayacaklardı. Bir de yaz geliyor. Balkon kapısı açık tutulacak ve bizim bayan P. balkona çıkmak isteyecekti. Kendi egemenlik alanına yeniden kavuşmak istemek onun da hakkıydı. Onlar için şimdiden güvenli bir alan tespit ettik. Kendi başlarına kalacak kadar büyümüş de olacaklar. Sağlıklılar. Belki bu arada anneyi de kısırlaştırmayı düşünebiliriz. Mama ve sularını vermeye devam edeceğiz. Anneleriyle birlikte bir süre daha bahçede kalmalarını sağlayacağız ve sonra onlar da zamanla sokağın diğer kedileri arasına katılarak yaşama karışacaklar ve biz her gördüğümüz yerde onları ayrı bir seveceğiz.


Not: Başlıktaki simler tarafımızdan, yavruların ayırıcı özelliklerine göre kendilerine takılmıştır.

16 Nisan 2014 Çarşamba

REPRESSİON

     Geriye itilen istek bilinçdışında varlığını sürdürür. Aktif duruma geçmek için fırsat kollar, asıl düşünceyi biçim değşikliğine uğratarak tanınmayacak duruma getirir ve bunu yerdeş düşünce olarak bilinç alanından içeri sokmayı becerir. Bu düşünce de geriye itimle baştan savıldığı sanılan elem duygularının çok geçmeden yeniden doğmasını sağlar. Bu araz, bundan böyle savunma durumundaki Ben'den gelecek her türlü saldırıya karşı bağışıklık kazanmış olacaktır. Böylece başlangıçtaki kısa süreli çatışma yerini şimdi zaman içierisinde asla son bulmaksızın sürüp gidecek bir rahatsızlığa bırakacaktır.

12 Nisan 2014 Cumartesi

TEORİ

 
Tutku dünyanın merkeziyse, dünyanın merkezine koyduğun şey  tutkunun kendisidir.

5 Nisan 2014 Cumartesi

MİLLİ UYGULAMALAR !




"Anayasa mahkemesinin Twitter ile ilgili kararını gayri milli buluyorum"
                                                    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan.

Milli olan uygulamalar (!) aşağıya çıkarılmıştır:
Son on yılda:
Türk Telekom Araplar'a
Telsim İngilizler'e
Kuşadası Limanı İsrailliler'e
İzmir Limanı Hong Kong'lulara
Araç muayene işi Almanlar'a
Başak Sigorta Fransızlar'a
Adabank Kuveytliler'e
Avea Lübnanlılar'a
Petkim Azeriler'e
Tekel'in içkisi Amerikalılar'a
Tekel'in sigarası ABD ve İngilizler'e
Finansbank Yunanlılar'a
Oyakbank Hollandalılar'a
Denizbank Belçikalılar'a
Türkiye Finans Kuveytliler'e
TEB Fransızlar'a
Cbank İsrailliler'e
MNG Bank Yunanlılar'a
Dışbank Hollandalılar'a
Şekerbank Kazaklar'a
Yapı Kredi'nin yarısı İtalyanlar'a
Turkcell'in yarısı Finliler ve Ruslar'a
Beymen'in yarısı ABD'lilere
Enerjisan'ın yarısı Avusturyalılar'a
Garanti'nin yarısı Amerikalılar'a
Eczacıbaşı İlaç Çekler'e
İzocam Fransızlar'a
Demir Döküm Almanlar'a
Döktaş Fransızlar'a
POAŞ Avusturyalılar'a
SATILMIŞTIR.